Dijital bir sesin yankılanmasıyla başlayan yolculuğun en heyecan ve zevk veren kısmı olsa gerek beyazla mavinin dansı… öncesinde bir koşturmaca başlar, yer kapma telaşı o an gündemdeki tek konudur, büyük küçük herkes maratona katılmış edasıyla hareket eder. Yarışın sonunda bazıları oturur bazıları ayaktadır ancak asıl mesele oturmak değil de eğer ki bir de hava güzelse dışarıda bir yer kapma telaşıdır. Elde simitler hazırsa, kaptanın vira bismillah sesi ile çalışacak motor sesi beklenmeye başlanır. Bekleme esnasında şöyle alıcı bir gözle seyre durulur sürekli koştuğumuz bu kentin kıyı şeridi.

Motor sesinin duyulmasıyla birlikte tam da o esnada o an’a dahil olan martı jonathan’ın uzak akrabaları, çığlıklar atarak manzaraya dahil olurlar. Bembeyaz köpükler salarak ilerlemeye başlayan bu deli metal yığınının üzerindeki bizlerin ellerinde hazır bekleyen simitler küçük küçük parçalara ayrılırken, o an’ı bekleyen martı kardeşler zaten rollerinin bilincinde bir hareketle bize paralel çığlık çığlığa seyir pozisyonlarını almaya başlarlar. Kollar havaya kalkıp’da simitler bir bir savrulurken mavi gökyüzüne, ani bir manevra eylemi sergileyen martı jonathan’ın uzak akrabaları bir yandan da kilitlendikleri simit parçacıklı gıda bombardımanına hazır mideleri ile gagalarının mükemmel uyumunu bizlere gösterme edasında ki aslında hiç alakası yoktur, denize düşmeden veya bir başka arkadaşları ele geçirmeden çok gizli belge statüsündeki susum tanecikli hamurun en zarif halinin usta ellerden çıkmış ve de odun kömürüyle dans ederek eskiye nazaran düşük gramaj d bu günlerde ise asgari ücret seviyelerindeki fiyatıyla o an ki haline gelmiş şeklini ele geçirme telaşında bir kamikaze edasıyla hareket ederler. Gerçi yer yer boğazın köpüklerle süslenmiş buz gibi sularına düşenler olsa da arkadan gelen bazı ufaklıklar veya oldukça yaşlanmış olanlar içinde kafi derecede bir nimet ve kazanım olacaktır.

Tüm bunlar gökyüzünde yaşanırken, ellerdeki simit tanecikleriyle gökyüzünü ve boğazın arsız kuşlarını hareketlendirenlerin çok yakınlarında patlayan flaşlar bir İstanbul hatırası olarak dijital beyinlere yüklenmektedir.

Bu hengame ve mutluluk karışımı eylem bir yakadan diğerine kadar sürerken heyecanı doruk noktasına ulaştıran bir zaman dilimi de martı jonathan’ın uzak akrabalarının yer yer çok yaklaşarak iki parmağın arasında tutuklu kalan susam tanecikli hamuru kurtarma serüvenidir.

Derken kaptanın elindeki kolu geri çekmesiyle birlikte güçten düşen motor bitişin habercisi olup insanları az önce yarım bıraktıkları hayat maratonuna geri bırakırken martı jonathan’ın uzak akrabaları da yepyeni bir gösteriye hazırlanabilmek için en yakın kulise inişe istirahate bir sonraki sefere kadar istirahate çekilirler.

Bu anlattıklarımı büyük bir tebessüm ve özlemle okudunuz lakin bu fiyatlar ile bundan sonra ne kimse martılara simit atar nede atan birini başkası bırakır. Çünkü artık kimse martılara simit atacak kadar zengin değildir…

Kahvaltı Hikayeleri ®©