Cumartesi Sohbetleri : Klepsydra

Cumartesi Sohbetleri Klepsydra (*)

“Saatleri saptamayı ilk bulan insana Tanrı bildiğini yapsın! Benim bu dileğim, güneş saatini yapıp buraya koyarak günlerimi dilimleyip bölen için de geçerli. Ben çocukken karnım güneş saatiydi; şimdikinden daha kesin ve daha güvenli. Acıkınca bilirdim ki yemek saatiydi. Ama şimdi tok olsam bile, eğer saat derse ki yemek vakti geldi, kimse hayır demiyor eğer Güneş izin vermezse. Kentin çoğu aç açına sokaklarda, hadi yemek saati geldi diye Güneş’in o çomaktan düşen gölgesi izin vermezse.” (Plautus)

Ahmes, Fayum’un merkezindeki geniş meydanın ortasında yer alan on iki metre yüksekliğindeki, sekiz metre çapındaki rüzgâr kulesinin içine girdi. Yapının içinde güneş ve su saati bulunuyordu. Aslan ayağı formunda bir kaide üzerine bir heykel gibi, altmış derece açıyla oturtulmuş halka şeklindeki Güneş saatinin gnomon adı verilen göstergesine baktı. Halkanın dışı bitkisel bir motifle kaplanmış, iç kısmı dilimliydi. Öğlen saatleriydi. Derse başlamanın zamanı gelmişti.Tapınağın bulunduğu yere hızlı adımlarla ilerledi; kızını ve diğer öğrencileri fazla bekletmeden tapınağın üst katına çıktı. Ders yapılacak geniş salonda taştan yapılmış merdivenlere oturmuş kızı ve öğrencileri bekliyorlardı. Karşılarına geçti. Kısa kesilmiş saçları beyazlaşmıştı. Çenesinin üzerinde kırçıl sakalı vardı. Beyaz tenli, orta boylu yaşına göre atletik yapılı, geniş omuzluydu. Üzerinde belinden bağladığı beyaz, yarısı açık pelerin, içerisinde kurşuni renkte, ince yün kumaştan yapılmış, kolları kapalı elbise bulunuyordu. Ayağında, parmakları ve ayağın üst kısmını açıkta bırakan ceylan derisinden sandalet vardı. Matematik ve felsefe üzerine dersler veriyordu. Dersi anlatmaya başladı.

M.Ö 399 senesinde; sepici olan, ozan olan ve hatip olan üç Atinalı, Sokrates’i tanrıtanımazlıkla suçladılar. Başyargıcın resmi suçlaması şöyleydi: “Sokrates Atina panteonuna (mitolojiye özgün tüm tanrıların birliği) karşı tanrılara inanmamakla; şehir-devlet gençliğinin ahlâkını bozmakla suçlanmıştır. İstenen ceza: ölüm.”Sokrates’in davası, Atina devletinin halk mahkemesi Heliaia’da görüldü. Otuz yaşını aşmış Atina yurttaşları arasından seçilen beş yüz bir kişilik jüri vardı. Yargılama sırasında suçlamayı yöneten kişi Meletos idi.Su saati, su hırsızı anlamına gelen “klepsydra”, Atina’nın mahkeme salonlarında, davacının ve davalının konuşma sürelerini belirlemek için kullanılmıştı. 95 cm yüksekliğinde, 48,5 cm çapında, biçim olarak saksıyı andıran topraktan yapılan aygıt, içinde belli bir ritimle su dolan bir depodan oluşurdu. Gece saatlerine karşılık gelen 11 delik ve 12 oyma sütuna sahipti. Su, çok küçük bir delikten akardı. Depoya su doldukça, içinde duba yükselirdi. Dubanın ucundaki iğne, bir silindirin üzerine bu yükselmeyi işaretliyor, su azaldıkça ortaya çıkan duba elemanları sayesinde zaman okunabiliyordu. Klepsydra’nın dış yüzeyinde, belirli gezegenlerin ve takımyıldızlarının sembollerini gösteren şekiller ve metinler yer almaktaydı; her biri için Eski Mısır haftasının doğum gününde koruyucu ruhların bir listesi bulunuyordu.

Baş hâkim, on kabileden gelen on jüri üyesi içinden birini su saatinin başında görevlendirirdi. Bu işte kura çekimi, bir şahsın mahkemeye hile karıştırmaması için yapılırdı. Konulan suya göre konuşma süresi belirlenirdi. Sokrates’in yargılanmasında klepsydra’nın mahkeme salonlarında tanıklık yapanlar üzerinde yarattığı baskı fazlaydı. Hatipler konuşmalarını sükûnet içinde yapmak isterlerdi fakat süre kısa olduğundan sözlerini aceleyle söylemek zorunda kalırlardı. Su saati, konuşanları aceleye zorlar; tanığı olmayan bir birleşme veya zorbalık olayının gerçeği, bu sınırlı sürede tam anlamıyla yansıtılamazdı.

Sokrates sonunda, 501 kişilik jüri tarafından 221’e karşı 280 çoğunluk kararı ile baldıran zehri içilerek ölüme mahkûm edildi.

Ahmes, bunları anlattığı dersini şu cümleyle sonlandırdı:“Su saatinde sıkışıp kalmış zamanlar sonucunda ölüme mahkûm edilen yetmiş yaşındaki bir bilgenin, çağlara yayılan sonsuz zaman içinde ölümsüzlüğe kavuşmasıdır.”

(*) Bilgelik (Phronesis) arayışı isimli kitabımdan bir bölüm

01.11.2025

Şevket M. Oğuz

Share this content:

Yorum gönder