Bir gün güneşe ve kuşlara veda edeceğim.
Denizin kokusunu son kez çekeceğim içime.
Rüzgarın okşadığı yapraklar son kez fısıldayacak kulaklarıma.
Hani Neşet babanın bozlağı titretecek ki yüreğimi
son bir duble vurulsun o tahta masaya.
İnceden bir hasret dolacak tütünle karışık ciğerlere
Ve bir yıldız kaysın diye değil de kaç yıldız var diye gecelenecek.
Doğan güneşi seyretmek de neymiş efendim.
Bir anlamı olmasa ne güneş beklenir.
Ne de duvarın ardından salınan o ardıç ağacı kokar.
Sana bir şey diyeyim mi?
son nefesimi verdiğimde bir zeytin ağacının gölgesine uzatıverin beni.
Önümde ege ardımda kaz dağları.
Geçerken yanımdan bir iki iğde atıverin toprağıma.
®©Kahvaltı Hikayeleri ®©