Öğretmenler, doktorlar, mühendisler, tesisatçılar, eczacılar, aşçılar, katipler, hakimler…

Feministler, şairler, hiç okunmamış şiirler,

Çocuklar ve umutlar kaldı enkaz altın da…

Kaybolan ruhların sessiz çığlığı yankılanıyor seher vakti…

Bir yanda tarihin tozlu raflarında ışıl ışıl sokaklar…

Diğer yanda toz bulutlarına karışan kentin sokakları…

Ve birkaç balon var enkaz üzerin de

Parmak ucunda yürürken can pamuğu tarlasında,

Duyacaklar diye ödüm kopuyor son nefesinde ki canlar….

Oysa bu sabah seher vakti sonrasına planlarımız vardı,

Kahvaltı yapacaktık.

İşe giderken trafikte sinirlenip bağıracaktık.

Kıracaktık birkaç kalp ve akşama kadar aç gözümüzü doyurup düşecektik

aynı yorgun bedenle aynı yorgun binaya…

Kaçaktı beklentilerimiz, ama imar gibi bir af beklentimiz de yoktu…

Yıldızlar mavi gökyüzüne bırakırken vardiyayı

Milyon düş sönüyordu.

Bek ne diyeceğim…

Canım çok acıyor,

İçimi çekerek birkaç vakit huzura veda ediyorum….

Kahvaltı Hikayeleri ®©

not: bu konuda ne kimseyi üzmek ne bu acıyı kullanmak niyetim yoktur.

Acıtasyon yapmayacağım çünkü bu acı hepimizin ortak acısıdır.

gidenlerin ruhuna huzur kalanların ruhuna ise sabır ve yine huzur diliyorum. Kahvaltı Hikayeleri