Her gün aynı telaşe, her gün aynı hengâme, her gün aynı temaşa

Büyük kentin küçük insanlarıyız vesselam. Umutlarımız ve hayallerimiz büyük gibi görünse de Şehrin gökdelenlerinin yanında birer noktasal değerden ibaret bütünümüz. Bir parça simitin peşinden uçan martıdan veyahut bir yudum şarabın peşinden koşan müptezelden ne farkımız var. Üç kuruş fazlasına aldığımız esvap mı bizi farklı kılan ya da bir gün sonrası için yaptığımız fiyakalı planlarımız mı? Biz yarın sabah sokağa çıkmazsak hangi kaldırım taşı veya hangi yapma çiçek yokluğumuzu hisseder. Bir gece sokağa çıkmazsak hangi sokak lambası, hangi yıldız merak eder bizi? Birkaç gün işe gitmediğimizde yerimize gelen kişi bizi merak eder mi?

Eve gitmediğimizde evdeki hangi akıllı cihaz bizi arar?

Ve bankadaki birikimlerimiz mi yoksa yatırım danışmanımız mı sorar bizi?

Büyük kentin küçük insanlarıyız, dev aynalarına inat evrendeki birer organizmadan ibaret yaşamlarımız bugün var yarın yok.

Merhametinizin baskısı ile başka bir bireyin övgülerine mazhar olmak için doğayı seven, hayvanları koruyan, dilencilere para veren ancak gerçek sorun ve ihtiyaç sahiplerini göremeyen, görmeyen ancak egolarımızın ve kişisel menfaatlerimizin izin verdiği kadar insan olan bizler büyük kentin küçük insanlarıyız…

Gün boyu her yere koşarak giden, olmadığında eksikliği büyük hissedilen insanlarız…

En ahlaklı, en çalışkan, en dürüst, en iyi biziz…

Kısaca…

Her gün aynı telaşe, her gün aynı hengâme, her gün aynı temaşa

Her gün aynı olmayan

Sana hasretim…

Bir de sana düşen sol yanımı kaplayan hüzün…

Kahvaltı Hikayeleri