Kaç kere kaç, kaça eşittir? Kaç gecenin kaçının sabahında güneş gözlerimize doğar? Kaç sevda masalı sonunda kaç kişi akıllanır? Kaç acı kaç duble alkole eşittir? Kaç kovalamaca sonucu yorulan kaç kişi kaçanın kovalanacağını idrak eder? Kaç aşkın sonu gözlerde birkaç ışık mutluluk ile biter?

                Aşkın matematiğini çözebilen kaç kişi vardır? Ya da aşk aslında bir coğrafya mıdır? Belki de psikoloji, ya da ne bileyim belki müzik belki beden eğitimidir. Aşk her ne ise ruha girince akıl ile tartışıp; çoğu kez de onu yerinden eden acımasız bir gerçeğin ta kendisidir. Biz aşkı şarkılara ve şiirlere yük eden beşer, aşkın aslen bir gaz bulutu olduğu gerçeğinden oldukça ırak yaşarız…

                Bu ıraklığın getirilerinden biri de her bir beşerin şair oluşudur. Dinlediğimiz şarkılar da hep bizim aşkımızı buluşumuzdur. Dinledikçe “vay be adam bizi anlatmış” tümcesinin sık sık tekrarı ile kıskançlık krizlerinin cereyan sıklığının artışıdır.

                Aşkın en delikanlı ilacı biraz şarkı biraz şiir biraz tütün ile alkolün doğru orantılı karışımının sek alınmasıdır. Aşkın en derin yarası ise yalan ve yalanla doğru orantılı uzayan ihanettir. İhanetin ve yalanın yüzü soğuktur. Soğuk olan bu yan aşk ile yanan gönüllere buz kestirir. En baba aşk yangınlarının bir anda uslu köz haline girmesine vesiledir.

                Biz tüm delikanlı Türkler bu ihanet anında ya rakıya ya da şarjör takılı bir demir parçasına sarılıp ya kanla ya da acıyla raks ederiz. Bu raks çoğu kez aynı acıyla sona erer… ölüm…

                O anda işin gerçeğinde ölüm bile üşür….

                Sevdiceğin algılayamayacağı bir türkü söyler, yaraya tuz basarız bir kısmımız da…

                Şimdi aşkı biraz ihanetin perdesinden kurtarıp mutlu denizlere yelken açsak ki bu denizlerde neler var bir görsek…

                Aşkı aşka inanarak yaşarsak bir çift elin sıcacık buluşmasının imzalar ile sonlanması eylemi ile ilintili bir hadise gerçekleştirmenin hazzı kaplar benliğimizi. Yer yer az da olsa bunu sadece ortak anahtar kullanmayla çözen çağdaş gençlerimiz de yok değildir.

                Aşkın en saf halini bir zamanlar lisede yaşayan Ümit Besen ve 40 yaş üzeri beşer dışında bu gün hali hazırda aşkın en saf halini sosyal medya da yaşayan gençlerimiz bilemeyecektir.

                Yukarıda özetlenen tüm satırları unutarak aynaya bakın ve kimi ne kadar sevdiğinizi kendinize itiraf edin. Direneceğiniz bir eylemin içerisinde yaşayacağınız aşk neredeyse ona doğru en devrimci duygularınızla koşar adım değil kanat çırparak gidin. Bırakın ajitasyon şarkıları ve mutluluk kırıntılarının olduğu semte doğru karmaşık ve kalabalık bir dolmuşla yol alın. Size onu hatırlatan ili satırlık şarkıların hatıralarının sizi üzmesine izin vermeden içinizdeki aşkı yaşatın.

                Bir kapı aralığı sohbetine esir etmeden, ısrarlı dost sohbetlerine kurban etmeden, kimseleri kırmadan, ona benzediği için, onu andırdığı için, ona benzer davrandığı için değil aşkı hissettiğin için hissettiğin adamla veya kadınla yaşamak için koşar adım yol alın.

                Bu masalın sonu nasıl biter bilmem. Bildiğim tek gerçek bu aşkın 15 dakikaya kurban edildiğidir.

Hoşçakal kış masalım…

Kahvaltı Hikayeleri ®©