Tanımadığın bir kentin istasyonuna varmak kadar sevindiriciydi sevmek.
Yabancı Sokaklarında yürümek kadar coşkuluydu sevmek.
Karasal iklimin ayazında üşürken ne kadar güzel soğuk bir gündü diyebilmek sevmek.
Kulak ardı edilemeyecek kadar tecrübe içeren nasihatti sevmek.
Hiç görmediğin bir sokakta yürümek, o sokakta ki büfeden 2 ekmek almak gibiydi sevmek.
Hiç tanımadığın insanları merak etmek ve onlara üzülmek gibiydi sevmek.
Sevmek geç kalınmış bir ömrü tamamlamaya çalışırken daha çok eksik kalmak gibiydi.
Sevmek eskimeyen ama ilerleyemeyen bir eylemdi.
Hırçın Karadeniz’den durgun göllere uzanan ama uzadıkça kısalan bir masaldı.
Sonunda senin uzaklaştığın benimse sol yanımın eksik kaldığı….
Hiç tanımadığım sokaklar ve o kent veya tanımadan endişelendiğim insanlar ve iki ekmek ile gülüşü deniz arkadaşım yok.
Sen de yoksun.
Kahvaltı Hikayeleri ©®