Boğazın hafif dalgalı serin sularında salınan ahşap bir sandalda seyre daldım pişmanlıklarımı…

Gökyüzünün mavisi, şafak baskınında ve loş bir alacakaranlığa evrilirken dünya, denizin karartısı çalar düşlerimi. Ne sen ne umutlarım… Dipsiz bir kuyu yarınlar…

Yağmurun düştüğü kaldırımda yürürken dinliyorum seni. İncinmiş, hırpalanmış yüreğini ve hayallerini. Varsayımsal pişmanlıklarımın kovalamadığı huzurlu bir köşe başı arıyorum. Her şey çok karışık her şey çok saçma. Değersiz hislerimin toplamına bölüyorum kelimelerimi ve hepsi o kadar değersiz kalıyor ki…

Kendi hikayemde boğuluyorum…

Kahvaltı Hikayeleri