Aşık bir ruh, aşkın tutsağı, çok mutsuz yaşar. Anlayamadığı kötülük, aşka köle olduğunda daha da büyür. Aşkla yaralanmış o zavallı yürek, öfkelenince, sadakatle yaşayınca ah çeker. Yalnız acılar kıskanç korkular olsun, acılar ve mataralar zalim şehitlik olsun. Aşık bir ruh, aşkın tutsağı, çok sefil yaşar. Anlayamadığı acılar, aşka köle oldukça giderek büyür. Aşk yarası almış zavallı adam, sadakatle yaşarsa ah çeker, öfkelenir. Acısı kıskançlık korkusu olsun, zincirleri de zalim azaplar olsun.
Un’alma innamorata, George Frideric Handel’in 22 yaşındayken seslendirdiği kantattan birinci resitatif ve arya (üç aryadan biri).
Moldovalı Radu Marian, günümüzde yaşayan erkek sopranolarından özellikle Handel’ın kastrato’lar için bestelediği aryaları söylüyor. Saf bir soprano sesine sahip. İtalyan gazetesi Corriere della Sera tarafından “Barok bülbülü” olarak adlandırıldı. Marian “endokrinolojik hadım edilmiş” veya “doğal hadım” edilmiştir. Doğal hadım edilmiş, ergenliğe hiç girmemiş ve hadım edilmeden “kırılmamış” sesini koruyabilen erkek şarkıcıdır.
Marian, Avrupa’nın en prestijli müzik festivallerinin bazılarında düzenli bir konuktur. Spoleto’daki Festival dei Due Mondi, Avignon Festivali ve Vilnius Festivali’nde, ayrıca Viyana’daki Musikverein ve Konzerthaus , Amsterdam’daki Concertgebouw , Sevilla’daki Maestranz Tiyatrosu , Roma’daki Oratorio del Gonfalone , Saint Petersburg’daki Hermitage Tiyatrosu ve Moskova’daki Galina Vishnevskaya Tiyatrosu’nda sahne aldı.
2001’den beri Clemencic Consort ile solist olarak sahne alıyor. Kendisine eserler ithaf eden çağdaş besteciler arasında Flavio Colusso, Sergio Rendine , Carlo Crivelli ve René Clemencic yer alıyor.

  1. yüzyıl İtalyan opera evlerinde 2.000 kişilik ayakta durma alanı olan ana kata bakan beş katlı loca koltukları vardı. Gösteri sırasında izleyiciler dedikodu yapar, okur, yemek yer ve kumar oynardı; ta ki genellikle hadım edilmiş bir adam olan kastrato sahneye çıkana kadar. Benzersiz güç ve tatlılıkla şarkı söyleyen bu şarkıcılar seyircilerin tarafından yapılan eylemleri aniden durdururlardı. Kalabalıklar büyülenirdi.
    Bu anı yaratmak için, erkek çocuklar ergenlikten önce hadım ediliyordu ve bu sayede yüksek, kesintisiz sesleri korunuyordu. Günümüzde doğal hadım edilmiş soprano sesine sahip olmak bir tanrı vergisiyken 1650- 1750 yılları arasında altın çağını yaşayan kastrato geleneği için ne yazık ki doğal olmayan hadım sistemi uygulanıyordu. Testosteron eksikliğinden dolayı, bu tür hadımlar devasa göğüsleri, büyük akciğer kapasiteleri, küçük, esnek gırtlakları ve kısa, esnek ses telleri geliştiriyordu. En iyi hadımlar, erken modern Avrupa’da beğeni toplayan kahraman erkek ve kadın rolleri seslendiren uluslararası süperstarlar haline geldiler.
    İyi bir kastrato olabilmek için, öncelikle, erkek çocuğunun en geç on iki yaşında, yani ergenliğe ulaşmadan, hadım edilmesi gerekmekteydi.
    Testis hadım etme, genç erkeklerde fıtık tedavisinde uzun zamandır kullanılıyordu, bu yüzden ses üzerindeki etkisi iyi biliniyordu. 1550’lerde başlayarak, doktorlar kadınların şarkı söylemesine izin verilmeyen Katolik kiliselerinde yüksek ses sağlamak için ergenlik öncesi şarkıcıların testislerini çıkardılar. Kilise hukuku sakatlamayı yasakladığı için, ağaçlardan veya atlardan düşme veya yaban domuzu ısırması gibi fiziksel sakatlıklar veya kazalar genellikle gerekçe olarak kullanıldı.
    Elit şarkı söyleme biçimlerine olan ilgi, 16. yüzyıl sonlarında ebeveynleri çocuklarının hayatta kalması için endişelendiren bir ekonomik krizle aynı zamana denk gelince, hadım edilenlerin sayısı keskin bir şekilde arttı. Hadım edilmeye istekli erkek çocukları arayan sanatsever soyluların temsilcileri gençlere yiyecek, özel bir öğretmenin veya konservatuvarın evinde konaklama, şarkı söyleme, kompozisyon, kontrpuan ve klavyede yoğun eğitim ve bir şapel korosunda veya tiyatroda iş olanağı teklif ettiler. Neredeyse sadece İtalya’da gerçekleştirilen operasyon o kadar yaygınlaştı ki, 17. yüzyılda hadım edilmemiş çok az erkek şarkıcı vardı. 100 yıllık bir süre boyunca, tenorlar çok daha fazla istisna haline geldi ve baslar oldukça nadirdi. Yüksek sesler daha tiz olduğu için, sopranolar ve altolar daha değerliydi. Kastrato’lar ana akım bir figürdü. İtalyan opera şarkıcılığının tüm uygulaması, Kastrato’ların operalarda yaptıklarına dayanıyordu. Kadınlar operalarda şarkı söylüyorlardı ama eğitimleri daha az yoğundu ve rolleri çoğunlukla küçüktü.
    Başarılı kastrato’lar o kadar şan, şöhret ve para sahibi olabiliyorlardı ki, pek çok fakir aile gönüllü olarak bu işlemi çocuklarına yaptırmaktaydı. Bazı kaynaklar, 1700’lerin başlarında, İtalya’da yılda tahminen ortalama 3000-4000 arası erkek çocuğun hadım edildiğini belirtiyorlar.
    Çoğunlukla bir berber, istisnai olarak ise bir doktor tarafından yapılan bu işlem sırasında çocuklar afyon ile uyuşturulup, sıcak su veya sıcak süt dolu bir küvete konuyor ve işlem yapılıyordu. Kendisine ne olduğunu anlamayan bu çocuklara, biraz daha büyüdükleri zaman, küçükken bir kaza geçirdikleri genelde attan düştükleri söylenerek, durumları sözde açıklanıyordu…
    Hadım işlemi erkeklik hormonu yoksunluğu ile sesin kalınlaşmasını engelleyerek, iyi bir müzik eğitimden geçen Kastrato’ların bir soprano kadar güçlü ve yüksek seslere ulaşabilmesini sağlıyordu. Bu nedenle kastrato, “kadın sesli tenor” anlamına geliyor.
    Bir kastrato’nun müzikal açıdan en büyük özelliği ortalamaya göre çok daha derin bir nefese sahip olması ve böylece bir nefesle çok uzun parçaları yorumlayabilmesiydi. Kişisel yaşamlarındaki dram seslerinde hissedilebiliyordu. Çok içli sesleri vardı. Büyük ihtimalle fiziksel bütünlüklerinden mahrum edilmelerinin haksızlık olduğunu düşünüyorlardı. Seslerinin eşsizliği, kullandıkları tekniğin yanı sıra melankolik duygularıyla alakalıydı. Onlar hayatlarını devam ettirebilmek ve aileleri için çok para kazanmak için şarkı söylüyorlardı.
    Kastrato’lar hadım oldukları için sakalları çıkmıyordu. Kadın gibi ince ve zarif hatlara sahiplerdi. Çocuk sahibi olamazlardı. Yüksek sesle konuşurlardı.
    Kastrato şarkıcılar, çocukluk dönemindeki sesleri değişmediği için yetişkin olduklarında da yüksek tonlarda (soprano veya alto) şarkı söyleyebilirlerdi. Bu uygulama, o dönemde opera eserlerinde aranan güçlü, yüksek ve geniş bir vokal aralığını sağlamak için kullanılmıştır. Kastrato’lara yapılmış otopsiler, bu insanlık dışı işlem sonucunda, erkek çocukların ses tellerinin gelişmeyip, bir kadın sopranonun ses tellerinin boyutunda kaldığını göstermiş. Öte yandan, göğüs kafesleri ve çeneleri genişlediği için kadın sesini çok daha güçlü bir şekilde çıkarabilmeleri mümkünmüş. İşte onları kilise koroları ve operalar için vaz geçilmez yapan da bu karışım olmuş. Ne yazık ki, muhteşem sesli bir kastrato olmak için sadece hadım edilmek yeterli değilmiş, bunun dışında hem yetenek hem de iyi bir eğitim şartmış. O nedenle, müzik tarihinin bu çılgınlık dönemi sırasında, başarıyı yakalayamamış ve boşu boşuna hadım edilmiş pek çok erkek çocuk da heba olmuş.
    Başta Handel, Mozart, Monteverdi, Hasse ve Pergolesi olmak üzere, dönemin pek çok bestecisi, Kastrato’lar için özel olarak aryalar ve opera eserleri bestelemişler. Bu eserlerin arasında, örneğin, Mozart’ın Idomeneo ve Handel’in Rinaldo operaları da var.
    Alman besteci Handel’in ünlü operası “Alcina” da Alcina’nın sevgilisi Ruggiero rolünü Handel ünlü bir kastrato için yazdı. Bu kastrato Farinelli ismiyle ünlenen Carlo Maria Michelangelo Nicola Broschi idi. Farinelli 18. yüzyılın ünlü İtalyan kastrato şarkıcısı ve opera tarihinin en büyük şarkıcılarından birisiydi. Farinelli, barok müziğin ve operanın efsanevi sesleri arasında ilk sırada yer almaktadır.
    Hem uzmanlar hem de halk ona hayrandı. Senesino’nun yakın bir arkadaşı ve destekçisi olan Paolo Rolli, “Farinelli beni o kadar şaşırttı ki sanki şimdiye kadar insan sesinin sadece küçük bir kısmını duymuşum gibi hissediyorum ve şimdi hepsini duydum. Ayrıca, en sevimli ve nazik tavırlara sahip…” yorumunu yaptı. Bazı hayranlar daha serbestti: unvanlı bir hanımefendi o kadar kapılmıştı ki, opera locasından ünlü bir şekilde “Tek Tanrı, tek Farinelli!” diye haykırdı.
    “Söylediği ilk nota öyle bir hassasiyetle alınıyor, dakikalarca öyle şaşırtıcı bir hacme ulaşıyor ve sonra aynı şekilde sadece bir noktaya kadar azalıyordu ki, tam beş dakika boyunca alkışlanıyordu. Bundan sonra öyle bir parlaklık ve icra hızıyla başlardı ki, o günlerin kemanlarının onunla aynı tempoda yetişmesi zordu.” Şeklinde tarif ediliyordu.
    Bu dönemde zenginlik ve onurlarla dolu Farinelli, bir icracı olarak o kadar ünlü ve o kadar korkutucu görünüyordu ki rakibi ve arkadaşı, hadım edilmiş Gioacchino Conti’nin (“Gizziello”) onu şarkı söylerken duyduğunda bayıldığı söyleniyordu.
    Farinelli sadece şarkı söylemekle kalmadı, aynı zamanda zamanının çoğu müzisyeni gibi yetenekli bir klavsenciydi -klavsen klavye aracılığıyla çalınan bir müzik aleti-. Ayrıca viyola d’amore de -barok dönemde kullanılan yedi veya altı telli müzik aleti- çaldı. Bazen beste yaptı, Londra’ya ve Ossequiosissimo ringraziamento adlı, metnini de yazdığı ve İspanya kralı Ferdinand VI’ ya adanmış bir şarkı da dahil olmak üzere birkaç şarkı, aryalar yazdı.
    Castrato’larla ilgili merak edilen bir diğer konu seslerinin tam olarak nasıl olduğu. O dönemde kaydolmadığı için bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil. 1902 ve 1904 yıllarına ait tek kayıt ise gerek teknik yetersizlik gerekse ses rengi nedeniyle büyüleyici olmaktan epeyce uzak. Ancak, o zamanlar kastrato’lar üzerine yapılan yorumlar bize, bazılarının inanılmaz güzel seslerinin olduğunu anlatıyor. Örneğin, libretto- opera, operet, kantat, oratoryo gibi eserlerin sözel metinlerine ve bu metinlerin bulunduğu kitapçığa verilen ad- yazarı Paolo Rolli 1734’te Farinelli için şunları söylemiş: “Farinelli ’yi duyana kadar, insan sesinin başarabileceklerinin çok ufak bir bölümünü duymuştum. Şimdi biliyorum ki, duyulması gereken her şeyi duydum”. Sesinin güzel olmasının dışında, bazı kaynaklar Farinelli ’nin tek bir nefeste 250 nota söyleyebildiğini ve bir notayı bir dakikadan daha uzun bir süre sürdürebildiğini yazıyorlar.
    Farinelli 18. yüzyılın en ünlü kastrato sesi ve barok müziğin büyüleyici yıldızı idi. Sahnedeyken dinleyenleri derin duygulara sürükleyen bir güç ve incelikle söylerdi. 1994 yılında bir Belçika, Fransa, İtalya ortak yapımı Farinelli filmi çekildi. Yönetmeni Gérard Corbiau, başrol oyuncusu Stefano Dionisi. Bu film, çeşitli festivallerde farklı dallarda aldığı pek çok ödülün dışında, 1995 yılında (yabancı dilde film dalında) Altın Küre ödülünü ve birkaç dalda Cesar ödülünü almış. Ayrıca, yine 1995 yılında, yabancı dilde film dalında Oscar’a aday gösterildi. Filmin afişinde, Farinelli isminin altında bir ibare daha bulunuyor.
    IL CASTRATO…
    Farinelli ‘nin sesini filminde yansıtabilmek için iki büyük sanatçının sesleri dijital ortamda birleştirilerek kullanılmıştır. Sesi, çağları aşan bir sestir. Farinelli filminde, Farinelli ‘nin şarkılarını canlandırmak için iki büyük ses bir araya getirildi. Soprano Ewa Małas-Godlewska ve kontrtenor- göğüs rezonansının da desteği ile zenginleştirilmiş kafa sesini kullanarak kadın sesine (soprano, mezzo soprano ya da kontralto) erişebilen erkek şarkıcılara verilen addır- .Derek Lee Ragin’in sesleri dijital olarak birleştirilerek, Farinelli ‘nin benzersiz tınısını yansıtan büyüleyici bir vokal yaratıldı. Bu özel teknik, izleyiciye onun sesinin gücünü ve zarafetini hissettiriyor. Farinelli ‘nin müziği, filmde yeniden hayat buluyor!
    Özellikle Farinelli’nin, Handel’in Rinaldo operasından “Lascia ch’io pianga” aryasını söylediği sahne çok etkileyici. Bu sahnede Farinelli, aralarında Handel’ın da bulunduğu seyircilere aryayı söylerken, bir yandan da çocukluğunu ve hadım edilişini hatırlıyor. Sesi nedeniyle sadece kadın hayranları değil, onu locasından izleyen Handel da aşırı duygulanıp, fenalık geçiriyor… Filmin bu sahnesini izlemek için aşağıdaki bağlantıya bakabilirsiniz.
    https://www.youtube.com/watch?v=TUOiJ1_P0Ds
    Kastrato geleneği, Napolyon’un İtalya’yı fethetmesi ile yavaş yavaş
    yok olmaya başladı. Öteden beri bu uygulamaya karşı olan Fransızlar, uygulamayı engellemek için önlemler aldılar. 1810’lara gelindiğinde kastrato’lar iyice azalmışlardı. Buna karşın, tek tük de olsa, Vatikan’ın Sistin Kilisesi korosunda yirminci yüzyılın başlarına kadar varlıklarını sürdürdüler. Sonunda, 1903 yılında Papa tarafından alınan bir kararla bu gelenek, yine başlangıç yeri olan Vatikan’da bitti. Ancak, bitmeden önce, The Gramophone Company tarafından yapılan bir kayıt, tarihteki son kastrato’nun sesinin günümüze ulaşmasını sağladı.
    Müzik tarihinin son kastrato ’su, Alessandro Moreschi 1858-1922 yılları arasında yaşadı. Yirmi beş yaşında girdiği Sistin kilisesinin korosunda koro şefliğine kadar yükseldi ve 1913 yılında emekli oldu. Öldüğü zaman pek az arayanı soranı kalmıştı… Ancak, 1902 ve 1904 yıllarında Vatikan’da yapılan kayıtlar sesinin günümüze ulaşmasını sağladı. Şimdi bir CD’de toplanmış olan bu kayıtlarda Moreschi Sistin kilisesi korosu ile aryalar söylüyor. Bu CD’yi dinlerken insan oldukça tuhaf duygulara kapılıyor. Bir rahatsızlık duyma hali, bir hüzün…

Yapılan kayıtta Moreschi ‘nin sesi güzel olmasına rağmen, genel olarak güzel değil. Uzmanlar bunun birkaç nedeni olabileceğini belirtiyorlar. Birincisi, kayıtlar sırasında Moreschi ‘nin yaşının ileri olması (44). İkincisi,
Moreschi ‘nin kayıt sırasında gerilip, heyecanlanmış olma ihtimali. Üçüncüsü, zamanın teknolojisinin henüz çok ilkel olması. Yüz yılı aşkın bir zaman önce yapılan kayıtlardaki teknik yetersizlik, kayıtlardaki cızırtı ve sesin uzaktan geliyor olması ile zaten hemen fark ediliyor. Bunların hepsi doğru olabilir. Sonuçta, bir Farinelli olmasa da Alessandro Moreschi de güzel sesiyle zamanında Roma’nın Meleği unvanına sahip olmuş…
Son kastrato Alessandro Moreschi’nin sesini dinlemek için aşağıdaki bağlantıya bakabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=GyodNzbjVkw
Son söz: Osmanlı’da sadece haremde esir alınan Afrikalı kölelere yapılan hadım etme sistemi medeni (!) Avrupa’nın kiliseleri için ırk ayrımı yapılmadan kendi vatandaşları için uygulanmış.
15.02.2025
Şevket M. Oğuz
Yararlanılan Kaynaklar
– “In Opera, a Different Kind of Less Is More: Handel and the Castrati”, Alan Riding, The New York Times,19.04.2006.
– “The Castrato Sound: Real and Imagined”, Martin Bernheimer, Los Angeles Times, 02.04.1995.
http://greatoperasingers.blogspot.com.tr/2013/01/farinelli-great-castrato.html
http://www.religioustolerance.org/rcccast.htm
http://io9.gizmodo.com/what-did-it-mean-to-be-a-castrato-1732742399
http://www.eurekaencyclopedia.com/index.php/Category:Castrati
https://bachtrack.com/review-classical-opera-mozart-castratis-wigmore-hall