Bir gün maviye hasret bir adam, vapurla İstanbul’un kıyılarına doğru yol aldı. Denizin dalgaları arasında seyrederken, Üsküdar’ın tarihi köprüleri ve Kızkulesi göz kamaştırıcı bir görüntü oluşturdu. Adam, bu büyülü atmosfere hayranlıkla baktı.

İstanbul’un sokaklarında dolanırken, bir parkta oturan bir kadınla karşılaştı. Gözlerindeki mavilik, denizinkiyle yarışacak derecede etkileyiciydi. İkisi de aynı çekim gücü ile birbirlerine doğru ilerledi.

Birlikte oturdular ve sigara içerken sohbet etmeye başladılar. Çay ve kahvelerini yudumlarken, İstanbul’un gizemli ve romantik atmosferini yaşayan bu ikili, mavi rengin büyüsüne kapıldı.

Her buluşmada deniz kenarına gider, martıların dansını izlerdiler. İstanbul’un tarihine tanıklık ederken, mavi huydu onlara yol gösteren. İstanbul’un yaşamına maviyle dokunurken kendilerini buldular.

Mavi huydur bende, dedi adam kadına, gökyüzü kadar geniş. İkisi de yaşamın güzelliğine inanmıştı. Mavi gözlerinde kaybolan adam ve kadın, İstanbul’un mavisinde sonsuz bir aşk hikayesi yazdılar.