Deniz kokan bir meyhanede, gıcırdıyan telli ahşap sandalye ve tahta masanın üzerinde biraz beyaz peynir, bir kaç parça kavun, iki duble sek rakı bir ben, bir de benden öte ben seyre dalmışız efkarı.
Eskiyen pikabın üzerinde Münir Nurettin Selçuk çalıyor, dalgalar sahile, notalar gönlümün bam teline vura vura eskitiyor geceyi.
Değmeyecek kadar sevdim, hak etmeyecek kadar özendim, değer bilmeyecek kadar her şeyin üzerinde tuttum…
Mevsimi olmayan çiçeklere ezberlettim adını, bahardı gülüşlerin, sonun yalan oldu….
®©Kahvaltı Hikayeleri ®©