Bir kardeşim bana şu sözü anımsatmıştı. “Her insanın kalbinde herkesin oturabileceği bir sandalye bulunmalı, ama en öne kimi oturtacağınızı siz seçin”

İnsan, her insana ve canlıya illa ölçülebilir bir değer vermeli mi ? Bu tartışılır. Bunu kendi aranızda tartışabilirsiniz. Peki değer verdiklerimiz arasındaki ayırımı nasıl yaparız. Bu husustaki kriterlerimiz nelerdir? Kimi hangi sıradaki sandalyeye oturtarak onore etmeliyiz, nerede nasıl davranmalıyız? Bunu da takdir edecek tabi ki o kalbe hükmeden insandır. Kimse kimseye sen şunu ön sıraya al diyerek bir talepte bulunma hakkı ve yeterliliğine sahip değildir. Ancak, öneride bulunup değerlendirilmesini talep edebilir.

Oturacak bir sandalye bulduğunuz kalpte; oturduğunuz sıra bir nevi sizin sözlerinizin ne kadar önemsendiği ile ilişkilidir. Bu hassasiyet ince bir çizgide yürümek gibi yada bulmaca çözmek kadar zor değildir. Hayat aslında zor değildir. Dünyaca ünlü Hollandalı futbolcu Johan Cruyff’un bir sözü var, “futbol basittir zor olan futbolu basit oynamaktır” Hayat aslında basittir zor olan onu basit yaşamaktır. Kendimizce şöyle söylesek daha mı iyi olur diye düşünerek kuracağımız cümleler olayları daha da karmaşık hale getirirken; sonrasında ortaya çıkanları temizlemek zaman ve emek ister.

Biz gelelim oturduğumuz sandalyeye. Eğer hayatta sizin için önemli olan bir takım değerler varsa bazen onları oturttuğunuz sandalyede koruyabilmek için bazen başkalarını kırmamız gerekir mi ? O da insanla ve düşünceyle alakalı bir konu. Benim naçizane fikrim kırmanız gereken insan kırılacak diğer insanla kıyasladığınız anda ki ortaya çıkan artı eksi olayıdır. Artıları ağır basan taraf sizin için son kırılması gerekendir gibi.

Kısaca sandalye sıralamasını yaparken yarın olduğunda hayata yada bulunduğunuz kente veda ettiğinizde özleyeceğiniz kişi ve anları dikkate alın gerisi boş ve yalan.

Bugün size biraz yarım biraz kırgın bir yazı emanet ediyorum.

Kahvaltı Hikayeleri ®©