Akhenaton

(Putları Yıkan Firavun)

            Mısır 21. yüzyılda dahi sahip olduğu piramitleri, Krallar Vadisi, Nil Nehri ve tapınaklarıyla dünyanın en gizemli ülkesidir.

            Afrika’nın kuzeydoğu köşesi ile Asya’nın güneybatı köşesinde Sina Yarımadası’nı kapsayan kıtalar arası bir ülke olan Mısır, bir Arap Cumhuriyeti’nden ziyade bir kültür başkentidir. Özellikle Kahire, Mısır’ın başkenti ve en büyük şehridir. Diğer taraftan İskenderiye şehri ise Akdeniz kıyısında önemli bir sanayi ve turizm merkezi konumundadır. Yüzölçümüne oranla Afrika’nın en kalabalık üçüncü ülkesi olarak da boy göstermektedir.

            Bu çerçevede yüzyıllardır yapılan araştırmalar ve gelinen sonuçlar Mısır’ın büyük medeniyetlere ev sahipliği yaptığını göstermektedir. Özellikle Nil Deltası boyunca uzanan M.Ö 6 ila 4 bininci yıllara kadar dayanan mirasıyla en uzun tarihi geçmişe sahip bir ülke olduğu da aşikârdır. Medeniyetin beşiği olarak kabul edilen ihtişamlı Antik Mısır; yazı, tarım, kentleşme, organize din ve merkezî hükûmet alanlarındaki ilk gelişmelerden bazılarına sahne olmuş ve İslam’ı kabul etmeden önce çok farklı dinlere de ev sahipliği yapmıştır. Bağımsız Kültürler, Libyalılar, Nübyeliler, Asurlular, Krallıklar, biraz daha ileri gidersek Mısır Hanedanlığı, Arap İslam Devletleri, Türk İslam Devletleri, bağımsızlık yolculuğunun son dönemlerinde Osmanlı Devleti, Britanya İmparatorluğu gibi birçok medeniyetin tarlası olmuştur.

            Mısır’ı en ideal konuma getiren, bilim ile tekniğin, sanat ile kültürün gelişmesi ve ilerlemesiyle ileri yaşam seviyesine ulaştıran tabi ki Mısır Hanedanları yani Firavunlardır ve onlar için hazırlanan, hala gizemini koruyan, ölü bedenlerinin istirahat mekânı piramitleridir. Şöyle ki ölüm sonrası hazırlanan bu oda ve odacıklar ile ülkeye iyi bir statü kazandırmakla kalmamışlar, yaradılışın ve ilahın tam da kendileri olduğunu savunmuşlardır.

            Böyle bir dönemde 18. Hanedanlıkta bir varis dünyaya geldi. İsmi IV. Amenhotep, sonradan kendine verdiği isimle Akhenaton. İsmini dahi telaffuz ederken insanı bir coşku, bir heyecan kaplıyor. Bu isminin güzelliğinden ya da harflerin ahenklinden mi, yoksa putları yıkan ilk ve tek firavun olmasından mı kaynaklanıyor?

            Öncelikle bu eşsiz insanın hayatını inceleyip Mısır’a nasıl bir düzen getirdi ya da getirmeye çalıştı ona bakalım. Akhenaton, Kraliçe Tiye ve III. Amenhotep’in yaklaşık olarak M.Ö. 15. yüzyılın sonlarında veya M. Ö. 14. yüzyılın hemen başlarında dünyaya getirdikleri en küçük çocuklarıdır. Abisinin babasından önce ölümü onu tahta varis, babasının ölümü ise M.Ö. 1353-1336 ya da M.Ö. 1352-1334 yılları arasında onu Mısır’a Kral yaptı. Krallık dönemini kendisine gerçek bir dost ve iyi bir eş olan Nefertiti ile sürdürdü. Tahta çıktığı ilk yıllarda Amenhotep (Amon’un hoşnut olduğu) ismini kullanmaya başladı.

            Akhenaton tahta geçişinin birinci yılında din alanında bir devrim yaparak Atenizm (bazen Atonizm) dinini kabul ettiğini ve tüm diğer Mısır tanrılarını reddederek (Ra, Maat, Hathor, İsis, Nephthys, Set…) tek tanrı Aton’a ibadet edilmesini bir kanunla halka duyurdu. Başlangıçta eski Mısır diniyle benzer gibi gözükse de Atenizm, tek tanrılı bir dine geçiş teşkil etmektedir. Akhenaton’un yaşadığı dönemde Amon Rahipleri oldukça güçlüydüler. Firavun herhangi bir iş yapmadan önce rahiplere danışmak ve kehanetlerine başvurmak zorundaydı.

            Akhenaton bu etkiden kurtulmak için kendi inançlarının da doğrultusunda eski Mısır dinini, sihir ve büyüyü yasaklamış ve Karnak tapınaklarını kapatıp Amon rahiplerinin görevine son vermiştir. Bu durum ülkede büyük bir kargaşaya sebep olmuştur.

            Akhenaton’a asıl şöhreti kazandıran ve yeni yüzyılda tarih kitaplarını adını altın harflerle yazdıracak olan yaptığı devrimlerdir. O öncelikle Mısır’ın başkenti olan Teb’i terk ederek bugün Tel el-Amarna olarak bilinen el değmemiş topraklara yeni bir başkent kurmaya karar vermiş, diğer tanrılara olan inancı yok etmek için tapınaklardan tanrıların isimlerini sildirerek geleneksel çok tanrılı Mısır dinini yasaklamış ve Amenhotep putlarını kırarak tek tanrılı Aten dinini kurmuştur.

            Akhenaton tek tanrılı din ile yaratıcının ulu, tek, yüce, her şeye gücü ve kudretinin hâsıl olduğuna itibar ve itikat etti. Bilindiği üzere antik mısır firavunları birer tanrı, güçlü bir hükümdar ve din adamıydı. Akhenaton de onlar gibi düşünüyordu; ta ki Hz. Yusuf ile tanışana kadar. Zaten içinde başlayan kıvılcım, Hz. Yusuf ile bir alev topuna döndü.

            Hz. Muhammed (s.a.v)’in ilk vahyini 40 yaşında aldığını hepimiz biliyoruz. Akhenaton de henüz 40 yaşlarında iken içine cereyan eden bu ilahi aşk ateşi ile yanıp tutuşmuştu.

            Önce duvarlarda yazılan ve çizilen ne varsa sildi, karaladı, parçaladı ve karar yıkıma geldi. Öyle bir yıkım yaptı ki; bu yıkım, kalplerdeki taşları ve geçilmez duvarları da yıktı. Sina Çölü’ndeki kumlar gibi tane tane etti. Halkın bu yeni tanrıyı tanıması çok da zor olmadı. İlahi yaratanın yardımcısı, nebisi, kulu Hz. Yusuf, en önemli ve en etkili yöneticiydi. Fakat dinde yozlaşma tarihin her alanında olduğu gibi bu sahnede de vardı. Önce din adamları karşı koydu bu yeni dine. Gel gelelim bu yeni inanç sistemi etkisini kısa da olsa gösterdi. Akhenaton yaklaşık 15 yıl tahtta kaldı. Ölümünün ardından kurduğu tek tanrılı din çöktü. Akhenaton’un şehri yerle bir edildi.

            Akhenaton’un hiç erkek çocuğu olmadığından öldüğünde yerine kızlarından biriyle evlenmiş olan Akhenaton’un isimsiz üvey kardeşi Smenkh-Ka-Re (Smenkhkare) adındaki damadı çok kısa süreliğine firavun oldu. Onun da ani ölümü üzerine Akhenaton’un oğlu Tutankhamon firavun oldu. Tutankhamon’un baba-bir kız kardeşi olan Ankhesenamen ile olan çocukları ya doğum öncesi ya da doğum sonrası öldü. Tutankhamon da 18 yaşında ölünce tahta Ay ya da Akhenaton ile hiçbir kan bağı ve akrabalığı bulunmayan fakat ordu komutanı olarak sahip olduğu güce dayanarak firavun olduğu zannedilen Horemheb geçti. Horemheb döneminden itibaren “düşman” olarak kayıtlarda anıldı, daha sonraları ise onunla ilgili her şey yok edilmeye çalışıldı. 19. yüzyılda keşfedilene dek yaklaşık 3000 yıl Akhenaton’un ismi unutuldu. Kurduğu din reformu Akhenaton’un şaibeli ölümü ile eş değer oldu. Hatta mezarının bile yerini gizledi. İnanç sisteminin eski halini alması kısa sürmedi, ta ki Hz. Musa gelene kadar…

                                                                                                          Meryem Kıyak

                                                                                                             24/05/2024